4.10.06

KIR SAATİ

/sadeleşip de geldimdi kendimden sana
tanelerimi kuşanıp gidebilirim/


kumu savur uruğu aynalara
ihlal et içinin sınırlarını
kekik kokularını üzmeden ama

kapı önleri
kadınlar
mahalle ağızları
dağdan yuvarlanan taş
toprağa yürüyen kök
hepsi ne kadar dahil bak akışa
herşey ne kadar yolunda
akıl olmasa

/aradan vaktiyle sayfa çektik diye mi
kopuyor bir yerlerimiz hiç yazılmadan/

yaşamı öldüğüne ikna edebilirim
telaşsız, alelâde
sokaklar, kaldırımlar
en fazla sizler kadar
birkaç zaman önce ölmüş olabilirim


Betül AKDAĞ

KARANLIK ŞİİR

ağaç yıkılmayagörsün
uçarmış gölge
bulutlar yirmi üçü vurduğu zaman
ölü bir kuş gibi cıvıldar seni
mırıltıdan esvaplar biçer gece
ister ki üstüne tıpatıp uysun
iştiha düşer makasın parlayan arsız yüzüne

...

çocukları öldürmenin
hiç değilse bir saati olmalı
yine ansızın devrildi gece üstüme



Betül AKDAĞ

28.9.06

AVAZ



yüzünü kendi suyunla yıkadığın gün
içindeki kovuğa düş
orası serin
kayalar üzerinde kır
sesin kördüğüm

aslında var sandığın
her şey hiç olmadı ki

ellerindeki neşter
arınmış gümüş rengi hayâl kaymalarında köz
al kurtar yüreğini ilkel çığlığım
şiir yerlerim içeri kanıyor

kaç kere uyanıyorum bir uykunun içine
nereye saklansam illa sobeliyorum beni
bir kent içimi durduğum bütün sokaklar soluyor
beklenmiyor olmaktan tutukluyum

iki yana düşmüş kolu salkım söğüdün
mecalini belki bin yıldır arıyorum
kaç kere söyledim de yoruldu kulağım
ben kırmızı ve acemi bir kitap ayracıyım
kaç kere söylesem yeter bilmem ki

saymayı binlercedir unutuyorum
...

çukurova sonbahara hazırlanıyor
toprak yüzlü insanlara yürüyor sarı
yalınayak derme çatma kendinlik gibi yürüyor

bulutundan önce düştü rahmet ovaya
çukurova son bahara yazıklanıyor

şiir yerlerim kanıyor
şiir kan

kapılar
pencereler
eski burunlar ve taze boya kokusu
yine en son söyleyeceğim bu ilk
pencereler
kapılar
ve şiir kan
uy an !!!

üç burası seç kendine çıkından
hangi birine gitsen
öteki hep orası...

gündüzü geceden sorma
delidir demişlerdi
zambak diye dallarını pareler demişlerdi
ay yiyor güneş içiyor
kara bir suya dönüyor öldürünce
demişlerdi
ya
olsun

ay benim güneş yarım
mavi bir suya döndün bak
mavi bir kadını içtin
çivit rengi bir yüreğin kan tutan yerlerisin

ay benim güneş yarım
gündüzü de geceyi de bilen sin


Betül Akdağ

ZAHİR

bi gri bi mavi bi yoktu deniz
ben böyle olduğum için
sırf ben böyleyim diye
saçlarım yasaksız ve alatav toprak

konuşmamak gerekir söz gelimi
hiç gelmemiş 28 nolu yolcuya dair
ne de kimsesiz kalan cam kenarına
en büyük maceran sensin
denize çıkan tek sokak
girmediğin sokakların adları kahir

“yavrum zelzelede siz neredeydiniz”
kendim dışında her yerdi
kendimi görüverince yıkıldı teyze

Betül AKDAĞ

21.5.06

KAPILAR



kapılar açılırdı
rüzgâr dolardı içeri her sefer
köhneydik
tozluyduk
eski

tahta bir iskemleydim ben
masa masaydı bildiğin
cereyanda kalan
zaman

her sefer geldiklerinde bambaşkaydılar
her gidişlerinde bir az farkında
neyim ben şimdi diyen
devingen beyaz bulutlar kadar unutkan
hepsi beninde geleni*
ellerinde çizgiler
adlar, sıfatlar
labirentler
kayboluşlar, buluşlar

kendiyle beslenen bir tür:
-sanırım- insandılar.
yok olmaya hergün bambaşka bir isim taktılar

ben sadece iskemleydim
masa bildiğin masa…




Betül AKDAĞ

23.2.06

An_a_for



ânın tanrısı var mıdır eski bir soru
bir ânın kaç tanrısı var
onu de bana

günlerden bir gün yoktum

/eski bir zaman/

ayın dünü
günün ötesi yoktu
herkes uzak yarımını
uzaklar yakınını
yarımlar eşkâlini aranıyordu

/özdeş ve yarınsız an/

hayat süsü verilmişti ölüme
gün ortası afaki dolanıyordu

o kadar ışıktı ki
görmedi kimse
öyle karanlıktı ki
hem de hiç kimse


31.01.2006

18.1.06

savaş boyası kozmetikten sayılmaz

kızıl elbisemde güve
ne bildiğim bir okyanus
evrende arıyorken yer
ne dehşetli ve pastoral yoldur ah…

kağıttan uçmalar vakti göğe atanın
ruhuna onurlu duruşlar gerek
aklın rahminde çimlenmek kolay mı?
bunun doğması, ıngaaası
göbek bağı var
siz sorun ben söylemeyim
yen cefası var

güneşin gözlerine batık gemiler asmak
yıldız balıklarıyla kupkurumak ya
ışığımızdan alarga
saklayacak nemiz var

Ay antares seni öldürüyorlar!


.